Yıkımın gölgesinde filizlenen dostluklar, bir lokma ekmeği paylaşan eller, imkânsızlığın içinde umudu sırtlayan yürekler… Ve en çok da kaybedilenler: İsimleri unutturulmuş nice insan, sessiz sedasız göçüp giden hayatlar… Onları anmak, onların hikâyelerini unutturmamak için yazıldı bu eser.
Savaş meydanları kadar, içimizdeki kırılgan cephelerde de verilen mücadeleleri anlatmak istedim. Çünkü kimi zaman bir çocuğun gözyaşı, bir annenin bekleyişi, bir kardeşin suskunluğu bin top sesinden daha çok sarsar insanı. Bu roman, yalnızca okunacak değil, hissedilecek bir gerçeği taşıyor sayfalarında: Acının dili birdir, ne zaman ne coğrafya tanır.