Her şey; güneşli bir günde Alice isimli küçük kızın, karşısında saatini kontrol eden eldivenli Beyaz Tavşan’ı görmesiyle başladı...
Merakına yenik düşerek tavşanın peşinden giden Alice, kendini bir deliğin başında buluverir. Bu deliğin içine atlar atlamasına ama çıkmayı bir türlü beceremez. Deliğin içinde bir sürü kapı vardır, hepsinin de türlü türlü kilidi... Alice, ne yapar ne eder altın anahtarları bularak bir kapıyı açmayı başarır. Kapının ardında ise Harikalar Diyarı onu beklemektedir. Bu diyarda hayvanların konuştuğunu, sihirli iksirlerin mucizelerini, bunları içtiğinde dev gibi büyüdüğünü ya da bir cüce kadar küçüldüğünü görür.
1865 yılında İngiliz matematikçi ve yazar Lewis Carroll tarafından yazılan Alice Harikalar Diyarında, yazarın çok sevdiği bir arkadaşının kızı olan Alice’ten esinlenilerek kaleme alınmıştır. Yazıldığı dönemden bu yana hem çocuk hem de yetişkin klasiği olarak eşsiz yerini koruyan kitap, çıktığı bu sembolik yolculukta siz okuyuculara bir bilet uzatıyor!..
Gerçek hayatı bırakıp kendini bir tavşan deliğinden aşağı bırakmak isteyen herkes Carroll’ın peşine takılmalı ve Beyaz Tavşan’ı takip etmelidir.
Tanrı’m! Tanrı’m, bugün her şey ne kadar da garip... Oysa dün hiçbir değişiklik yoktu. Yoksa dün gece uyurken mi değiştim? Dur bakayım, bir düşüneyim. Sabahleyin kalktığım zaman gene eskisi gibi miydi? Biraz değişik bulmuştum kendimi. Ama şimdi ben başka bir insan olduysam bir sorun daha var: Ben kimim? Ah, işte çözülemeyen büyük bilmece bu ya!