Fransa'daki göçerlerin çok boyutlu ve karmaşık evrenini çözümlemeyi amaçlayan bu yapıtın bütüncesi, Beur ve yörekent yazınının önemli temsilcilerinin dört önemli romanından oluşmaktadır. Bunlar; Mehdi Charef'in Le thé au harem d'Archi Ahmed, Azouz Begag'ın Le gone du Chaâba, Faïza Guène'nin Kiffe Kiffe Demain ve Rachid Djaïdani'nin Boum Kœur romanlarıdır. Yazın toplumbilimsel bir yaklaşımla oluşturulan bu araştırma yapıtı, bu romanları yöntemsel çerçevesini farklı eleştiri kuramlarını bir araya getirerek oluşturan Ali Tilbe'nin geliştirdiği çok boyutlu ve karma bir nitelik taşıyan Çatışma ve Ekin(siz)leşme Yöntembilimi ışığında incelemektedir.
Bu dört öncü metin, Fransa'da doğup büyümüş ikinci ve üçüncü kuşak göçerlerin yaşadığı çelişkili deneyimleri, kimlik arayışlarını ve toplumsal dışlanmışlıkları gözler önüne sermektedir. Bu gençlerin ne geldikleri ülkeye ne de yaşadıkları topluma tam olarak iye olamama durumu, parçalanmış kimlikler ve arafta kalma duygusuyla dolu bir varoluşu beraberinde getirmektedir. Yapıt, bu romanlar aracılığıyla göçün, yalnızca ulusiçi ya da ulusötesi uzamsal bir yer değiştirme değil, aynı zamanda kimlik, iyelik, dil ve sınıf gibi kavramların sürekli yeniden tanımlandığı bir dönüşüm süreci olduğunu açımlamaktadır.
Yapıtın temel bulguları, göçerlerin deneyimlerinin toplumsal eşitsizlik, kurumsal ırkçılık ve cinsiyet temelli dışlanma gibi yapısal sorunlarla nasıl iç içe geçtiğini göstermektedir. Anlatılarda yörekent gençlerinin kullandığı İçrek Kaba Sokak Dili tercihleri, baskın dile karşı bir direniş biçimi olarak ele alınmakta ve dilin yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda toplumsal bir varoluş ve özneleşme aracı olduğu ortaya konmaktadır.
Bu çalışma, göçer yazınının sunduğu tanıklıkları ve dönüştürücü gücü çok boyutlu ve çok katmanlı bir bakış açısıyla ele almaktadır. Yazının, toplumsal gerçekliği yansıtmanın ötesinde, onu sorgulayan ve yeniden biçimlendiren güçlü bir araç olduğunu göstermeyi erek edinen bu yapıt, okuru Fransa'nın çok ekinli yapısı ve göçün yarattığı insansal ve toplumsal durumlar üzerine düşünmeye çağırmaktadır.