Çin büyüsü, büyücü Lanhua’nın ellerinden çıkmıştır. Efsaneye göre, bu kadim büyücü ayın karanlık yüzüne varıp, zamanı eğip bükebilen tılsımlar saklamıştır. Bu tılsımları yalnızca üçüncü gözü açık olanlar görebilir. Bizans kapısı, görünürde eski demir bir kapıdır ama yine mitlerde rivayet edilene göre zamanı büken gizli bir geçittir. İşte bu iki kadim uygarlık, herkesin göremeyeceği, her görenin anlayamayacağı şekilde birbirine bağlanmıştır. Derler ki Çin’deki ay ejderhası gökyüzünde üç kez dönüp, yıldızları kuyruğuyla sildiğinde; aynı anda Ayasofya’nın gölgesinde açılan kapıyla birlikte çınlayacak o çan sesi duyulduğunda geçmişin ve geleceğin kapısı aralanır, yaşanmış yahut yaşanacak hayatlar ve dahi o hayatlardaki kimi zaman sıradan görünen hikâyeler, İstanbul’un herhangi bir yerinde şanslı birinin satırlarında kendine yer bulur. Yazılanlar Çin büyüsünün tılsımlarının mı, Bizans kapısının çanının mı kerametidir bilinmez…
Bizlere düşense zamanın behrinden bugüne değin gelen rivayetleri ciddiye almak değil, bütün bunlar ne hoş birer hikâyedir, deyip geçmektir.