Ela, Nanisinin ve dedesinin yaşadığı evde vakit geçirmekten çok mutlu. Her köşesi bir oyun alanı, her odası gizemli bir sır gibi çünkü. Bu ziyaretinde ise en büyük keşfiyle tanışacağından habersiz. Ta ki bir sabah ablası İrem’in sürprizine kadar.
“Hazır mısın Ela?” diyor ablası. “Bursa’ya gidiyoruz.”
Ela önce şaşırıyor. Bunun neresi sürpriz? diye düşünürken bu yolculuk onu Uludağ’a ismini veren büyükdedeleri Dr. Osman Şevki Uludağ’a götürüyor. Hem de dağa isminin verilişinin yüzüncü yılında.
İşte o anda karar veriyor. O da tüm öğrendiklerini arkadaşlarına aktarmalı. Hatta bir gazete hazırlamalı. Elinde not defteri, yanında ablasının araştırmaları, bir hazine gibi karşısında duran bu ev ve depo onun keşif alanları. Sayfalar doldukça geçmişe, birbirinden özel anılara ve Atatürk’e kadar uzanıyor.
Ve artık biliyor ki hazırladığı gezi yazısı, yaptığı röportaj, çektiği fotoğraflar ve yazdığı çok özel mektubuyla o da tarihe bir iz bırakıyor.
Uzun yıllardır çocuk edebiyatı alanında projeler üreten Sinem Çelebioğlu, büyükdedesi Dr. Osman Şevki Uludağ’ın yaşam öyküsünü, akademisyen kuzeni İrem Ela Yıldızeli’nin titiz araştırmaları ve değerli arşiviyle harmanlıyor. İlham almaları ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmaları için genç okurlara armağan ettiği metin, tarihsel belgelerin gücü, fotoğrafların sessiz tanıklığı ve Sultan Özdemir’in özgün çizgileriyle birleşerek zamansız bir anlatıya dönüşüyor.