Coğrafya kaderdir de insanoğlunun kumaşı doğru biçilmeye görsün ne coğrafya dinler ne de medeniyet…
Ömür Müzeyyen Yılmaz bu sarsıcı romanında kadınların acıdan doğurdukları direnci anlatıyor. Çocukların korunmadığı dünyaların kıyılarında anneler kendi gerçekliklerini kuruyorlar. Bazen bir mezarlıktan oyun odası yapıyor bazen de karanlık dipsiz kuyulardan çıkardıkları çocuklarıyla yollara düşüyorlar.
“Birkaç adım anca atmışlardı ki gölden şıp diye bir ses yükseldi. Sonra bir kez daha. Bir kez daha. Birbirlerinin yüzüne şüpheyle baktılar. Aylin, tatlım diye mırıldandı. Semih Tanrı’ya küçük bir ricada bulundu. Aklıma mukayyet ol. Arkalarına döndüler. Gölün üzerinde irili ufaklı onlarca balık dağlara doğru zıplıyordu. Aynı anda dalıp aynı anda yükselmekteydiler. Yalnız aralarından bir tanesi tersine zıplıyor, zikzaklar çiziyordu. İkisi de balıkları şaşkınlıkla, merakla seyrederken kulaklarına ilişen kahkaha ve çan sesleriyle yeniden kumlara oturdu.”