Türk edebiyatının hikâye denince akla gelen ilk isimlerinden biri olan Memduh Şevket Esendal, on iki hikâyesini ihtiva eden Güllüce Bağları Yolunda ile yine birbirinden farklı hayatları anlatıyor. Kendine has üslubuyla kaleme aldığı bu hikâyelerdeki çoğu macera, Esendal’ın hayatında önemli bir yer tutan Ankara’da geçiyor.
Esere de adını veren Güllüce Bağları Yolunda, hevesle çıkılan bir yolculuğun türlü talihsizlikler nedeniyle tamamlanamayıp kursakta kalan bir anıya nasıl dönüştüğünü bizlere anlatıyor.
Esendal, Enâristan adlı hikâyede bir şeytanı kişileştiriyor ve kötülüklerin yalnızca şeytandan mı geldiğini, insanların ruhunda olup olmadığını sorgulatan bir bakış açısı geliştirdiğini görüyoruz.
Adnan’la Karısı ise uçuk kaçık davranışları olan Adnan ve eli maşalı karısı Rüveyde’nin her koşulda nasıl anlaşabildiklerini yansıtan ironik bir hikâye olarak karşımıza çıkıyor.
Bilmem, yanlış mı düşünüyorum? Siz, bugünün delikanlıları arasında, aya bakıp da sevdiği kızı düşünen, gizli gizli ah çeken bir delikanlı tanıyor musunuz? Kızı görünce yüreği oynayan, kızın elini tutsa elektrik telini tutmuş gibi baştan ayağa sarsılan genç çocuklar kaldılar mı? “Delikanlılar evlenmiyorlar.” deniliyor... Elbette evlenmezler!..