CAESAR HANESİ’NİN NEFES KESEN HİKAYESİ
“Holland, Roma tarihini bir romanın tüm sürükleyici detayları ve dinamizmiyle anlatıyor. … Okurlara Antik Roma’nın şiddetini, vahşetini ve aşırılıklarını derinden hissettirmeyi başarıyor.” – New York Times
Rubicon geçildi, Cumhuriyet tarihe karıştı. Artık ne senato eski gücüne sahipti ne de halkın sesi bir anlam ifade ediyordu. Roma'nın kaderi, bir avuç soylu arasında dönen acımasız bir iktidar oyununa dönüşmüştü. Gücün tek bir ailede toplandığı bu çağda, iktidar bir miras değil, bir ölüm kalım meselesiydi.
Tom Holland, çok satan Roma Tarihi üçlemesinin ilk kitabı olan Rubicon’da Iulius Caesar’ın diktatörlüğe uzanan hikayesini anlatırken, ikinci kitabı Hanedan’da bizleri Roma’nın en karanlık, en ihtiras dolu dönemine götürüyor. Augustus’un sinsice ördüğü mutlakıyet düzeniyle başlayan süreç, Tiberius’un korku imparatorluğuna, Caligula’nın çılgın tiranlığına, Claudius’un gölgelerde geçen hükümdarlığına ve Nero’nun ihtişamla başlayıp yangınla biten çöküşüne uzanıyor.
Her tahta çıkış bir komplonun sonucuydu. Her saray, entrika mekânıydı. Zehirli mektuplar, gece yarısı infazları, sahte intiharlar ve kanlı darbeler... Roma artık güce ulaşmak isteyen hanedan
üyelerinin gladyatörler gibi birbirlerine saldırdığı bir arena haline gelmişti. Kardeşler kardeşlere kıydı, oğullar anneleri öldürdü, generaller kılıç kuşandı, şairler susturuldu. Çünkü Roma’da güç sahibi olmak, sadece kazanmakla değil, hayatta kalmakla mümkündü.
Hanedan, sadece bir imparatorluk tarihini değil; gücün, sapkınlığın, korkunun ve hayatta kalma içgüdüsünün çarpıcı öyküsünü anlatıyor. Roma tarihi bir kez daha kanla yazılıyor.