Geçmişimizi bilmezsek bugünümüzü bilemeyeceğimiz gibi geleceğimizi de şekillendiremeyiz. Haruki Murakami, değişen devlet ideolojisi ve kültürel etkileşim sonucu toplumların sosyo-ekonomik yapısının da değiştiğinin bilincindedir. Yozlaşan ve kendine yabancılaşan Japon toplumu örneği üzerinden kendimize ayna tutmamızı amaçlamaktadır. Bunu yaparken de toplumda unutulmaya yüz tutmuş ya da bilindiği halde ifade edilmekten kaçınılan örtük gerçeklikleri büyülü niteliklerle bezenen romanlarında çarpıcı şekilde gözler önüne sermektedir. Büyülü gerçekçilik, toplumsal bellek parçalarına işaret etmektedir. Yarını şekillendirmek için bugün yeterli gibi görünebilir. Ancak geleceğimizi şekillendirmek bugünümüzü ne şekilde yaşadığımız ve gelecek için ne şekilde doğru kararlar almamıza bağlıdır. Bu da ancak ve ancak geçmişimizi iyi bildiğimiz takdirde mümkün olabilir.
Bu çalışmada, Murakami’nin romanlarında geçen kuyu, yunus otel, kâhin varlık ile kirlenme ve hissizlik imgeleri, Wendy B. Faris’in tanımladığı büyülü gerçekçilik teorisi ve teorisinde karşılaştırdığı Tzvetan Todorov’un fantastik formülüyle fantezi, alegori, olağanüstü, tekinsizlik ve metafizik kavramları çerçevesinde incelenmeye çalışılacaktır. Ayrıca, roman analizlerinde Carl Justav Jung ve Sigmund Freud’un teorilerinden de yararlanılacaktır.