Herkesi, Türklüğe sadık kaldığı sürece “ülkenin vatandaşı” olarak işaretleyen bu düzlemde Kürtlük, Türklüğün karşısında konumlandırılan yegâne etnik kimlik hâline getirildi. Yani “biz” kimliğinin üretilmesinde Kürtlük bir ikame unsuru olarak kullanılmaktadır. Tehdit algısı Kürtlük üzerinden oluşturulurken, Kürtlerin varlıkları her türlü komplo ve etnik fantezinin rezerv alanı hâline getirilerek Türklüğün üretilmesinde araç olarak kullanılmaktadır. Yani Kürtleri, “biz” fantezisi ve etnik narsizm çerçevesinde duygusal gerilimin boşaltılmasına aracılık eden değişmez yatırım nesnesi hâline getirmişlerdir. Milliyetçilik, ırkçılık, kısacası Türklüğü oluşturan bütün unsurlar doğrudan veya dolaylı olarak bu tehdit algısı üzerinden konumlandırılmakta; politik söylem, ideolojik bütünlüğün kurulmasına aracılık etmektedir.
Kürtler, Žižek’in ifadesiyle etno-Türkçülüğün ideolojik fantezisi olarak işaretlenmişlerdir. Žižek bunu, “Bir gerçeklik dayanağı işlevi gören şeydir ve biliyor olmak ideolojiden sıyrıldığımız anlamına gelmemelidir,” diye ifade eder.