Homeros'un öykülerinden ilham alan Büyük İskender, bir imparatorluk kurma arzusuyla Akdeniz’i aşıp Mısır’a çıktığında Afrika, Avrupa ve Asya'nın kesiştiği noktada kendi adını taşıyan bir şehir olsun istedi. Aslında bu bir istekten ziyade, büyük bir vizyondu. Ne var ki 33 yıllık kısacık hayatı, adını ölümsüzleştiren İskenderiye şehrinin inşasını görmeye yetmedi. Ama şehri kurarken kafasında canlanan çok kültürlü ve ışıltılı bir metropol vizyonu bugün hâlâ ayakta.
İskenderiye'de büyük medeniyetler buluştu. Bu şehir Yunan, Mısır, Roma ve İbrani etkisiyle muazzam bir bilgi başkenti haline geldi. Araplar ve Osmanlılardan Fransızlar ve İngilizlere kadar sonraki imparatorluklar tarafından, zorlu savaşlarla ele geçirildi, ancak İskenderiye’nin bağımsız ruhu varlığını sürdürmeye devam etti.
Islam Issa tutkuyla yaklaştığı İskenderiye üzerinden eski dünyanın uzun hikâyesini anlatıyor. Bu bir şehrin hikâyesi, Akdeniz kıyısındaki bir denizkızının hikâyesi, ama aynı zamanda Truvalı Helen’in, Homeros’un, Aristoteles’in, Julius Sezar’ın, Kleopatra’nın, Aziz Markos’un, Hz. Muhammed’in, İbn Battuta’nın, Napolyon Bonapart’ın, Amiral Nelson’un, E. M. Forster’ın ve Cemal Abdünnâsır’ın hikâyesi…
“Sanki Islam Issa bu kitabı yazmak için doğmuş gibi.”
Paul Strathern, The Medici’nin yazarı
“Hem dokunaklı bir aile anısı hem heyecan verici bir seyahat kitabı, hem de dünyanın en heyecan verici şehirlerinden birinin kapsamlı tarihi.”
Michael Wood, In the Footsteps of Alexander the Great’in yazarı