Jandarma, 1839'dan bu yana sürekli teşkilatlanmasını günün ihtiyaçlarına göre yenileyen bir yapıya sahip olan ve Devlet'in zor dönemlerinde bile görevini sürdürme yeteneğini kaybetmeyen bir teşkilattır. Milli Mücadele'nin buhranlı dönemlerinden biri olan Türk İstiklal Harbi'nde bir taraftan eşkiyanın takip ve tenkili ile uğraşırken bir taraftan da Ordu'nun emniyetini sağlamıştır. Cumhuriyetin ilanı ile de aynı azim ve kararlılıkla görevini sürdüren Jandarma, bu kez başta eşkiyanın çıkardığı asayişe müessir olayları önlemek için tedbir alırken diğer taraftan isyan eden/teşebbüs eden kısacası Devlet'e başkaldıran eşkiyayı etkisiz kıldığı bir kolluk kuvveti olmuştur.
Cumhuriyetin ilk on yılı, jandarma için kendisine tahsis edilen sorumluluk sahasında Devlet düzenini korumak için görev ve sorumluluklarını yerine getirdiği: aynı zamanda teşkilatlanmasını yaptığı, eğitimine devam ettiği, teçhizatını yenilediği ve kadrolarını artırarak personelini görev için zinde tutmaya gayret ettiği bir dönemdir. Jandarma tüm bu işlerini büyük bir fedakârlıkla İçişleri Vekâleti ve Milli Müdafaa Vekâleti koordine ve işbirliğinde layıkıyla yerine getirmiştir.