“Kastamonu’dan asker kafileleri yola çıkarken Muhittin Paşa’nın vatan, millet, istiklal konusundaki nasihatleri kafileleri hıçkırıklarla ağlatıyor ve onun uğurladığı askerlerden ancak ağır yaralılar geri dönüyordu. Bu kafileler İstiklal Mahkemesinin önünden geçerken mahkeme Reisi Necati Bey sabredemez, dışarı fırlar, kardeşçe söyler, haykırır, ağlatır ve uğurlardı. Yüzlerce, binlerce kağnı arabası, at, merkep yükleri ve bunların başında gidenlerin sırtında erzak, cephane her şey gidiyor; boş giden yok. Katar katar karasığır, davar sürüleri, yol boylarında mandalar ve öküzlerin çektiği toplar Ilgaz Dağları’nın kıvrımlı yollarını kuş gibi aşıyordu. Ilgaz’ın Hacettepe’sinden kuş bakışı yollara bakılınca Kastamonu halkının insan, hayvan ve bütün kaynakları ile cepheye doğru göç ettiği görülüyordu. Kastamonu vilayeti tarih boyunca böyle göç görmemişti. Başlarında muhafız gibi karışan yok. Hepsi kendilerinden, içlerinden, erkek kadın ayırmadan en hatırlı ve en akıllıları seçilmiş, sevk evrakı koyunlarında gidiyor. Hanlarda, konaklarda görevli silahsız sakat erler, yaşlı subaylar, yorgun kafilelere gerekli yardımı yapıyor ve yatacak yerleri, sıcak çorbaları hazırlıyorlardı. Daha yardım ulaşmamıştı ki düşman Sakarya’yı geçmiş, Haymana’ya doğru ilerliyor. Ankara’nın yavaş yavaş boşaldığı duyuluyor, sinirler büsbütün geriliyordu. Fakat yürekleri yurt sevgisi ve iman ile dolu yürüyen bu abartısız iki yüz kilometre uzunluğundaki yol boylarında erkekleri cesaretlendiren kadınların zafer türküleri, yanık sesleri bu zaferi şimdiden müjdeliyordu. İşte böylesine kudretli bir ilahî göç, cepheye akıyordu. Çünkü Sakarya Savaşı 23 Ağustos 1921 gününden itibaren bütün şiddeti ile başlamıştı.” (Recep Peker) |