Pîr-i Herât, Pîr-i Tarikat, Şeyhü’l-Horasan... unvanıyla anılan Hâce Abdullah Herevî (1006-1089), büyük bir âlim ve muhaddis olmasının yanında ilmî terbiyesi, doğaçlama şiir söyleme yeteneği, etkileyici hitâbeti, Arapça ve Farsçaya vukufu, edebî ilimlerdeki başarısı ve insanı derinden etkileyen sanatlı tasavvuf öğretisiyle yüzyıllar boyunca kültür ve medeniyet dünyamızın değerleri arasında kabul görmüştür. Metinleri tasavvuf öğretisi yanında yüksek bir edebî zevkin örnekleri olup Senâî, Attâr, Mevlânâ ve Câmî gibi birçok sûfîyi etkilemiştir.
Herevî, kemâl-i lisanla kaleme aldığı her bir eseriyle birlikte, hayatıyla da örnek olmuş bilhassa siyâsî baskılar karşısında sergilediği dirayet ve ilimden taviz vermeyen tavrı, onu sadece bir tarihî şahsiyet değil, zamanları aşan örnek bir hakikat rehberi hâline getirmiştir.
Okurlarımızla paylaştığımız Risâle-i Mufassala ber Fusûl-ı Çihil u Du der Tasavvuf, kurgusuyla da dikkat çekici bir eser. Sistematik olarak toplam kırk iki fasıldan meydana gelmekte, her bir fasıl (konu) da, hadis-i şeriflerle temellendirilen ahlâkî bir kavramla ve müellifin bu kavramla irtibatlandırdığı bir sûfînin ismiyle başlıklandırılmaktadır. Müellif her bir fasıl için seçtiği kavramları Âlemlerin Efendisi’nin kutlu sözlerini merkeze alarak açıklıyor, ardında konu ile eşleştirdiği bir sûfînin sözleri ya da halleriyle örneklendiriyor, her bölümün sonunda da ‘İşaret’ ve ‘Remiz’ başlıkları altında da onları şerh ediyor. Bu yüzden esere her bir faslı teşkil eden konuları itibarıyla “erdemleri” ele aldığı ve bu erdemleri de bir sûfî yani “temiz, asil ve cömert yaratılışlı, âlîcenap, mert, kimse” anlamında bir civanmertle rabıtalandırdığı için Kırk İki Fasılda Erdemler ve Civanmertler başlığını verdik. Eser hadsi (sezgisel) bir anlatım ve mânevî tecrübenin diliyle kaleme alındığından, keşf ve ilham sahibinin işârî yorumları da muhatabını feyz verici ve ruh açıcı bir iklimde misafir ediyor. Sanatlı ve mânâlar deryası Herevî metinlerinden biri olan bu eserin Türkçenin dünyasına girmesi “gönül gözüyle” akıcı ve anlaşılır şekilde Türkçeye kazandıran Banu Büyükçıngıl’ın takdire şayan tercümesiyle gerçekleşti.