Kürt Sorunu… Ülkemizin kanayan yarası…  Sadece son 30 yılda 40 binden fazla cana mal oldu, binlerce köy  boşaltıldı, milyonlarca insan yerinden oldu. Onlarca söz söylendi,  kararsız bazı adımlar atıldı, ancak yeterli irade gösterilemedi, çabalar  yarım kaldı.
Kalıcı ve gerçekçi çözüm bambaşka bir perspektif gerektiriyordu çünkü.  Bölgenin hemen her karışını bilen ve hayatını bu sorunun çözümüne adayan  ünlü Kürt aydını Altan Tan yılların birikimini kaleme aldı.
Altan Tan düşünce ve siyaset dünyasının aşina olduğu bir isim. 12 Eylül  sonrasında insanlık dışı muamelelerin adeta karargâhı durumuna gelen  Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde gördüğü işkence sonrasında hayatını  kaybeden babası Bedii Tan’ın acısı belki de Güneydoğu ve Kürt sorununa  farklı bir gözle bakmasına yol açtı.  
Geç kalmış bir Kürt ulusalcılığına mesafeli duran Altan Tan, bir yüzyıl  öncesinin gözde kavramlarının bugünkü koşullara uygulanmasını gereksiz  ve Kürt halkını geriye götürecek bir çaba olarak görüyor. Bununla  birlikte Kürt ulusalcılığının kapsamlı bir tarihçesini vermekten de geri  durmuyor.  
600 sayfayı aşkın bir kaynak kitap hüviyetindeki çalışma Türkler ve  Kürtler arasındaki ilk münasebetlerden Osmanlı dönemindeki özerk  yapılanmaya, Kürt edebiyat ve folklorundan isyanlarına, II.  Meşrutiyet’in Kürtler nezdindeki etkilerinden İttihat ve Terakki  yönetimine, Cumhuriyet dönemi olaylarına, Kürtlerin Türkiye’deki sağ ve  sol düşünce içinde siyaset yapma biçimlerinden İslami bir Kürt  hareketinin mecra bulma imkânına, “federasyon mu, bağımsızlık mı, yoksa  demokratik Cumhuriyet’te entegrasyon mu?” tartışmalarına uzanan kuşatıcı  bir inceleme sunuyor.