Zamanı aşan bir yüzük, matematikle örülü bir macera ve bir çocuğun yüreğindeki büyük cesaret…
Mert sıradan bir öğrenciyken, gizemli bir antikacı dükkânında bilge Arif Dede ile tanışır. Arif Dede’nin rehberliğiyle, kadim bir emaneti — Mührü Süleyman’ı — keşfeder. Bu sihirli yüzük, Mert’i bin yıl öncesinin Semerkand’ına, bilimin, simyanın ve sırların şehrine götürür.
Prenses Ayperi kayıptır… Saray ise ihanetin gölgesindedir. Gulyabani adındaki karanlık bir varlık, Azazel’in lanetli yüzüğüyle ortaya çıkar ve Mert’e tuzak üstüne tuzak kurar. Saray’ın Müneccimbaşı Karga’yı kandırarak ihanetin merkezine çeker.
Mert, Arif Dede’den öğrendikleri, matematiğe olan sevgisi ve zekâsıyla bu bilinmeyen dünyada hayatta kalmaya çalışırken, Ali Kuşçu ve Asya ile tanışır. Birlikte yalnızca prensesi değil, adaleti de kurtarmak zorundadırlar.
Bu kitap, matematiği sadece bir ders olmaktan çıkarıp çocukların kalbine sevdirmeyi amaçlıyor. Eğlenceyle bilgiyi harmanlayarak, sayıların gizemini ve zekânın gücünü bir macera yolculuğuyla sunuyor. Mert’in yaşadığı dönüşüm, her çocuğa “Ben de yapabilirim!” cesareti veriyor.
Tarihle matematiğin iç içe geçtiği bu büyülü serüven, çocuklara bilimin heyecanını, dostluğun gücünü ve iyiliğin her zaman kazanacağını anlatıyor.
Sıradan bir çocuk, nasıl “muhteşem bir çırak”a dönüşür? Cevabı bu kitabın sayfalarında gizli…
