Odo doğduğunda öğrenir yıldızları koklamayı çünkü köpekler yıldızlara aittir. Annesi daha yavruyken önce bunu öğretir Odo’ya ve kardeşlerine. Sirius, Büyük Köpek Yıldızı’ndan başlar yıldızlara bakmaya. Sonra Odo karton bir kutuyla ailesinden ayrılıp yeni bir yolculuğa çıkar. Kendisini bir insan ailesinin evinde bulur, insanları kendi ailesi bilir. Fakat işler beklediği gibi gitmeyecek, Odo kısa süre içinde kendini kumsalda tek başına bulacak ve türlü maceralardan geçerek insan ailesine ulaşmaya çalışacaktır.
Kayıp bir yavru köpeğin gözünden anlatılan hikâye; ev, aidiyet ve dostluk kavramlarını sorgularken sokak hayvanlarının yaşamına da çok yakından bakıyor. Odo yolunu bulmaya çalışırken yıldızlara bakıyor, dünyayı kokluyor. Okuyucu da Odo ile birlikte hem maceralı hem de farklı duygular yaşatan bir yolculuğa çıkıyor.
Her bölüm, bir yıldızın rehberliğinde ilerliyor: Sirius’un bilgeliğinden Bellatrix’in cesaretine, Deneb’in umudundan Vega’nın sevgisine… Odo’nun hikâyesi, gökyüzüyle yeryüzü arasında köprü kurarken; çocuklara empatiyi, sadakati ve doğayla uyumu zarif bir anlatımla aktarıyor.
“Köpekler yıldızlara aittir. Nereden mi biliyorum? Çünkü ben bir köpeğim.”
Bir sabah bir kutunun içinden başlayan Odo’nun hikâyesi, yıldızlara uzanan bir yolculuğa dönüşüyor. Yalnızlıkla tanışıyor, sokaklarda hayatta kalmayı öğreniyor, dostluklar kuruyor, kalbi kırılıyor, iyiliği tanıyor. Ama bir şeyi hiç unutmuyor: ailesini. Onların bir gün gelip onu bulacağını...
Gökyüzünde her gece başka bir yıldız doğuyor: Sirius, Polaris, Betelgeuse... Odo; her birinde bir işaret, bir yol, bir umut arıyor. Ve umudunu hep koruyor. Çünkü yıldızlar, kaybolanlara yol gösteriyor.
Bir köpeğin gözünden anlatılan bu yolculukta doğaya, insanlara ve hayata başka bir gözle bakacaksınız.
Odo'nun yıldızlara kulak vererek anlattığı bu hikâye yüreğinizi ısıtacak.