Roma’nın Sezar tarafından bir tiranlığa dönüştürülmesine direnen genç Cato Sezar’a yenilince Platon’un Phaidon’unu bir kez daha okuyup son yolculuğuna çıkacaktır. Hegel’e göre Cato “en yüce düzen olarak bildiği dünyası, yani cumhuriyeti yıkıldığında Phaidon’a yönelmiş”, “sadece o zaman daha yüksek bir düzene sığınmıştır.” Phaidon diyaloğu milattan önce 399 yılının Atina’sında bir hapishanede geçer; konu, gençleri yoldan çıkarıp yeni tanrılar icat ettiği suçlamasıyla ölüme mahkûm edilen Sokrates’in kendisini ziyarete gelen dostlarıyla yapmış olduğu sohbettir; ruh üzerine bir sohbettir bu. Platon Sokrates’in son gününde yaptığı bu sohbeti felsefenin icrası ve erdemli yaşam üzerine bir manifesto haline getirmiş, onun kalemiyle yazılmış Phaidon felsefe tarihinin anıt metinlerinden biri olmuştur. Felsefeyi sonluluk ile sonsuzluk arasındaki müstesna yerde konumlandıran bu eser Roma’dan İslam dünyasına, Bizans’tan Rönesans’a, eski zamanlardan günümüze kadar çağlar boyunca okunmuş, pek çok filozofa ilham vermiştir. Nazile Kalaycı’nın Antik Yunancadan tercüme ettiği, zorlu bir tartışmayı sunuş ve notlarıyla kolaylaştırdığı Phaidon, krizlerin tüm kavramları ufaladığı ‘yeni’ bir tarihsel kırılma anında okuyucularını bekliyor.
“İşte bu anlattıklarımızdan dolayı erdemli ve aklı başında bir yaşam sürmek için her şeyi yapmak gerek. Çünkü ödül güzel, umut büyüktür… Öyküyü bu kadar uzatarak anlatmamın nedeni de budur.” Platon