Post-Oryantalizm, yalnızca bir akademik inceleme değil, Batı ile Orta Doğu arasındaki iktidar ilişkilerinin, bilgi üretiminin ve temsiliyetin yeniden şekillendirildiği bir manifestodur. Hamid Dabaşi, bu kitabında Edward Said’den devraldığı mirası, postkolonyal bir bakış açısıyla genişleterek, günümüzün küresel gücünü ve bilgi ile iktidar arasındaki sarsıcı bağlantıları yeniden sorguluyor. Dabaşi, Batı’nın hegemonik bakış açısını ve bunun Orta Doğu üzerindeki yıkıcı etkilerini irdeleyerek, köleliğin ve sömürgeciliğin izlerini hâlâ taşıyan bir dünyada “bilgi üretimi”nin nasıl manipüle edildiğini gözler önüne seriyor.
Dabaşi, 19. yüzyıl oryantalizmin en önemli isimlerinden Ignaz Goldziher’in çalışmaları ve İslam’a karşı akademik tutumu ile çağdaş Batı’nın bilhassa “yeni düşman” olarak ilan ve inşa ettiği İslam’a ve İslam coğrafyasına karşı artık pervasızca denebilecek bir cehaletle nasıl saldırdığını B. Lewis gibi günümüz düşünürlerinin çalışmaları üzerinden en ince ayrıntısına kadar gösteriyor. Dabaşi, hem modern hem de çağdaş Batı’nın inşa ettiği Doğu’nun nasıl çarpık ve yanlış bir tarihî okumanın ürünü olduğunu çok daha derin, hakikatlere dayanan, somut bir “şimdi”ye odaklanarak belgeliyor.
Post-Oryantalizm’in özünde, bilgi ile iktidar arasındaki ilişkiyi sorgulayan bir yolculuk yatıyor. Dabaşi, üniversitelerin yerine düşünce kuruluşlarının geçtiği, akademik özgürlüğün yerini çıkarcı, “kullan-at bilgi” üretiminin aldığı bir dünyada, bilgi üreticilerinin sorumluluklarını ve etik sınırlarını tartışıyor. Her ne kadar geçmişteki sömürgeci yapıların ve ideolojilerin izleri derin olsa da bu kitap aynı zamanda onları aşan yeni bir bilgi üretimi şekli arayışını temsil ediyor.
Arap devrimlerinden 11 Eylül sonrası dünya düzenine kadar geniş bir perspektife sahip bu eser, modern dünyadaki bilgi üretiminin evrimini ve post-oryantalist bir bakış açısının gerekliliğini savunuyor. Dabaşi, Said’in ve Spivak’ın kuramlarını daha ileriye taşıyarak, sanat, estetik ve devrimci pratiklerdeki yaratıcı failliği ele alıyor.
Kısacası elinizdeki eser, yalnızca bir akademik inceleme değil; aynı zamanda küresel egemenliğe karşı verilen bir entelektüel mücadele manifestosudur.