Romanın isimsiz anlatıcısı, üniversitenin son sınıfındaki genç kız, kampüs mutfağında karşılaştığı Luke’a sırılsıklam âşık olur. Artık onu düşünmediği tek bir an bile yoktur. Çevresindeki dünyayı gözlemlemeye, hayatla bağlantı kurmaya çalışır. Her şeyi anlamak, şeylerin özünü kavramak ister. Dünyadaki bütün kavramları öğrenmenin onu, bir şeyin parçası haline getirebileceğini, çevresiyle bağ kurmasını sağlayacağını düşünerek kavramlardan oluşan PowerPoint sunumu bile hazırlar. Kavramların, anlamsızlığı aşacağını ümit eder. İnsan olmak ne demektir? Birini karşılıksız sevmenin kalpte yarattığı tahribatın boyutları nereye uzanır? Zihnimizi ve bedenimizi nasıl dinlendirebiliriz?
Harriet Armstrong, genç bir kadının benlik algısının ve fiziksel dünyayla olan ilişkisinin parçalanışını alaycı ve mutlak bir umutsuzlukla anlatıyor. Sana Dünyayı Göstermek İsterdim, büyük bir yazarı müjdeliyor.