ARKA KAPAK “Olympos dağındaki mağaramın kapısına Latin harfleriyle kocaman ‘çalmadan girebilir, sormadan oturabilirsiniz’ yazdığım hâlde gelenim gidenim pek az olurdu. Ne de olsa yükseklerde yaşayanlar yalnızlığa mahkumdur.” “Aziz dostum Buda yıllarca yaşadığı ağacın kovuğundan çoktan çıkmış, çıktığı ağaç kurtlanmaya başlamıştı. Konfüçyüs adlı bir şahsın daha yıldızı parlamaya başlamıştı.” “Duydum ki Alp Er Tunga kardeşim İskit bozkırlarında, Attila yeğenim Evropa steplerinde hükümdarlık sevdasına düşmüş. Böyle herkes bir yere dağılıp başına buyruk hareket ederse, ilimizi töremizi kim koruyacak?” “Yedi kız kardeşin yedisi birden kalplerinde bir çarpıntı hissedip ağlamaya başladı. Öyle büyük, öyle derin, öyle coşkulu ağladılar ki gözyaşlarının aktığı yerlerde yedi büyük nehir meydana geldi.” “Pegasus’un nehre düşerken attığı çığlık sebebiyle gözlerimiz öyle bir korktu ki bir daha eskisi gibi kocaman açamadık. Neslimizin bir kısmının çekik gözlü olması bundandır.” “Tarık bin Ziyad’a ‘Gemileri yakmayalım. Bayramlarda filan memlekete gider geliriz’ dedim ama dinletemedim. Zannımca o da işin bu kadar büyüyeceğini tahmin edememişti.” Mitolojinin ve felsefenin kurucu babalarındadır. Sokrates’in ona horoz borcu vardır. Konfüçyüs’e bildiklerini o öğretmiştir. Büyük İskender’e küçükken Mısır ve Hindistan’dan söz eden odur. Dede Korkut’a o el vermiş, Tepegöz’le o savaşmıştır. Algoritmayı o bulmuştur. Kimi zaman kendi hâlinde bir derviş, kimi zaman kripto bir kardinaldir. Tarihi şahsiyetleri şahsen tanır, mühim hadiselerin ya faili ya da şahididir. İbrahim Efendi’nin maceralarını ilginç kılan da budur. |