Kitap Tanıtım Yazısı:
Çehov’un da dediği gibi, uzun süreli birliktelikler her zaman aşkın ya da mutluluğun göstergesi değildir. Bazen bu bağ yalnızca çıkar, korku, suçluluk hatta kin üzerine kurulmuş olabilir.
Walter Riso, duygusal bağımlılığın zamanla bireyi nasıl derin bir yıkıma götürdüğünü gözler önüne seriyor. Partnerimize tüm benliğimizle gönül vermenin kendimizi imha etmek anlamına gelmediğine; aksine, öz değerlerimizi koruyarak sağlıklı bir ilişki kurabileceğimize inanıyor elbette. Ama bu inancın ne gibi felaketlere gebe olduğunun da farkında… İşte bu sebeple, haysiyetli bir ilişkinin ilkelerini –kaybetme, yalnızlık ve terk edilme korkularıyla çırpınan– “hastalarıyla” gerçekleştirdiği terapiler vesilesiyle bir bir saptamaya koyuluyor. Yani, “onlardan” muğlak olarak edindiğini, bizlere belirgin olarak iade ediyor.
Fakat daima cevabını bildiğimiz sorular etrafında veciz cümleler kurmak değil Riso’nun amacı. Aşk mı? Bağımlılık mı? diye sorarken esas niyeti şu: sorunun şiddetiyle cevabın sessizliği arasında bizi bir başımıza bırakmak.
Öyle ya, hiçbir büyük eser sorduğu soruya cevap vermemiştir, onu büyük yapan tam da bu askıya alma halidir.