“Ölümle yaşam arasında bir seçimdi bu. Ölüm kalım meselesi… Eskiler yanılıyor olabilirdi, ölenle ölünürdü belki de. Evliliğimin enkazı altında kalmıştım, can çekişiyordum sanki. Ölsem daha iyiydi.” Defne, dört sene önce bir gece onları uykuda yakalayan bir depremde hayatının aşkını kaybettiğinde hamiledir. Hayalini kurdukları bebek, ne yazık ki babasız büyüyecektir ve Defne, geçmişin gölgesinde, kaybettiği eşinin hasreti ve hayali ile bebeğine tutunarak ayakta kalmaya çalışacak, zaman zaman yalpalayacaktır. Müzik öğretmeni olma hayali kurarken kendisini bir bar şarkıcısı olarak bulacak; bu kadar kırılıp dökülmeden önce nasıl biri olduğunu, nelerle mutlu olduğunu unutacaktır. Bazen bir şarkı kanına girecek, bazen bir çiçek, aklını çelecek; onu geçmişe götürecektir. Bazen de tanıdık bir sesin, bir kokunun peşine düşecek, yarınlar yokmuşçasına geçmişle dans edecektir. En nihayetinde bir seçim yapması gerektiğinde geçmişle dansına bir son verip kendi elinden tutabilecek mi? Yaralarını kendi sarabilecek mi? Ve bir gün, bir başkasını yeniden sevebilecek mi? Kim bilir, belki de geçmişten birini…
|