Bazen hayat, en sıradan anların içinde en derin kırılmaları saklar. Gündelik hayatın sıradan detayları, aslında bir karakterin en büyük içsel yolculuğunu anlatabilir. Fatih Parlakın "Hiçbir Şey Yokmuş Gibi" adlı öykü kitabı, bu sıradan görünen anların altında yatan çatışmaları, kayıpları ve yüzleşmeleri işliyor.
Bir baba ve oğlun belirsiz bir yolculuğa çıkışı, mahalle arasında kaybolan bir adamın ardında bıraktığı sessizlik, bir çocuğun televizyon ekranında gördüğü "başka hayatlara" duyduğu merak Parlak, bu öykülerinde okuru derin bir melankoliye davet ederken, ironik bir dille insanın kendi varlığıyla yüzleşme anlarını gözler önüne seriyor.
"Hiçbir Şey Yokmuş Gibi", yalnızlık, aidiyet, geçmişle hesaplaşma ve toplumsal değişimler üzerine kurulu dokuz güçlü öyküden oluşuyor. Yazar, betimleme gücü ve gerçekçi karakter yaratımıyla, okuyucuyu hem tanıdık hem de yabancı gelen dünyalara sürüklüyor.
Bazı anlar hiç yaşanmamış gibi silinir gider. Peki, hiç unutulmayacak olanlar?