Ve işte şimdi o, karşısındaydı. Kürsüde bir dağ gibi duruyordu. Boyu herkesinkinden uzun, sesi kalabalığın uğultusunu delen bir gürlükteydi. Konuşmaya başlamasıyla birlikte meydan susmuştu. Halide gözlerini ondan alamıyordu. Her kelimesi, kalbinin bir yerini çekip çıkarıyor gibiydi. Bir öğrenci kalabalık arasından elini çekinerek kaldırdı. Nâzım, gök mavisi gözleri ile kalabalığı yararak onu görmüş, elini sallayarak kürsüye çağırmıştı. Herkes alkışlarla çocuğu yüreklendirmişti.
"Ben de şiir okumak istiyorum" dedi kendinden emin.
"Buyur yoldaş" dedi Nâzım, delici gözlerini çocuğun gözlerine dikmişti.