Her satır, zihnimden kalbime, kalbimden kâğıda uzanan bir yolculuktu. Bu kitap, cevap vermek için değil, soruların gölgesinde yürümek için yazıldı. Çünkü bazı soruların tek bir yanıtı yoktur; her ruh, kendi tonunda bulur gerçeği.
“Yalnızlık, boşluk mu yoksa farkındalık mı?” “Sessizlik neden bazen çığlıktan daha derindir?” “Güç, sadece bağırarak mı var olur, yoksa susarak da konuşabilir mi?”
İşte bu soruların izinde yürüdüm. Her yazıda biraz sustum, biraz konuştum; kimi zaman Frida’nın fırçasında kendi acılarımı gördüm, kimi zaman “Dedikodu” başlığında sessiz kalmanın bile en çok konuşulan şey olduğunu fark ettim.
Bu satırlar kolay dökülmedi. Ama her biri yazıldıkça içimdeki yük hafifledi. Eğer sen de okurken kalbinin bir köşesinde bir yankı bulduysan, bir cümlenin içinde kendini gördüysen, artık bu kitap sana da ait demektir. Çünkü kelimeler yalnızca yazara değil, dokunduğu her ruha aittir.
|
Ruhun Tonları, bir iç hesaplaşmanın, bir sessizliğin, bir yüzleşmenin sayfalara düşmüş hâlidir. Belki senin yolculuğuna küçük bir ışık, belki de sessizce eşlik eden bir dost olur. Kelimelerde karşılaştık. Belki bir gün, sessizlikte de buluşuruz