Seyru sülûk mertebelerini ifade eden
hâl ve makamlar, tasavvuf düşüncesinin
teşekkülünde önemli bir rol oynamıştır. İlk
dönemlerden itibaren sûfîler, tecrübe ettikleri
bu hâlleri aktarmak üzere risâleler ve kitaplar
kaleme almışlardır. Hâce Abdullah Herevî
ise Menâzilü’s-sâirîn adlı eserinde bu makam
ve hâlleri tasnif ederek daha sistematik bir
yapıya kavuşturmuştur.
Herevî, tasavvufî mertebeleri on bölüme
ayırmış, her bölümde on kavrama yer vererek
toplamda yüz terim/mertebeyi açıklamıştır.
Onlu ve yüzlü bu tasnif, ilk defa onun
tarafından ortaya konmuş ve kendisinden
sonraki birçok mutasavvıf üzerinde derin
etkiler bırakmıştır. Nitekim sonraki dönemlerde
bu tasnif şerhlerle ele alınarak tasavvufî
terbiye ve düşüncenin gelişim sürecine uygun
olarak yeniden yorumlanmıştır.
İbn Arabî’nin eserlerini ve vahdet-i vücûd
anlayışını açıklamaya yönelik şerh, tefsir
ve sözlük türü çalışmalarıyla tanınan
Abdürrezzâk Kâşânî, Menâzil’e bir şerh
yazarak Herevî’nin yüzlü tasnifle ele aldığı
tasavvuf mertebelerini ve terimlerini vahdet-i
vücûd düşüncesi çerçevesinde yeniden
yorumlamıştır. Bu kitapta tercümesini
sunduğumuz şerh, ilk kez Türkçeye
kazandırılmıştır.